0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 6     ***     Toplam Konu: 1989     ***     Toplam Mesaj: 41468
  
Forum Anasayfa » RAVDA ÇOCUK » dinde gecmise dönelim

önceki konu   diğer konu
15 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfalar (1): (1)
Gönderen
Mesaj
~aY~ su an offline ~aY~  
dinde gecmise dönelim
1466 Mesaj -
~aY~ üyenin alternatif Ego
Kâbe'nin İnşası

--------------------------------------------------------------------------------

Kâbe, yeryüzünde inşâ edilen ilk mâbed idi. Hz. Âdem yeryüzüne indikten sonra, ilk işi meleklerin yardımıyla bu mukaddes binayı yapmak olmuştu Kâbe, zaman zaman tamir edilerek Nûh tûfanına kadar mâbed görevini sürdürmüştü. Tûfandan sonra yeri kaybolmuş, varlığından iz ve eser kalmamıştı. , bu şerefli mâbedin, Müslümanlara kıble olması için ortaya çıkarılıp yeniden inşâsını Hz. İbrahim ile oğlu İsmail'e nasib edecekti. Hz. İbrahim ile Hz. İsmail'in Kâbe'yi inşâları şu şekilde olmuştu: Hz. İsmail bir gün Zemzem suyunun yakınında bir ağaç altına oturmuş ok'unun bakımını yapıyordu. Uzaktan bir insanın o tarafa doğru gelmekte olduğunu gördü. Gelen şahıs, babası Hz. İbrahim idi. Hz. İsmail, babası yanına yaklaşır yaklaşmaz, oturduğu yerden kalktı, onu saygı ve hürmetle karşıladı. Uzun zamandır birbirlerine hasret kalan baba-oğul sarmaş dolaş oldular. Hz. İbrahim oğlunun gözlerinden öpüyor, hasretini gidermeye çalışıyordu. Nihayet hisler sükûnet bulunca, babası oğluna:

- Ey İsmail! bana büyük bir iş emretti," dedi. Hz. İsmail:

- Babacığım, Rabbin ne emrettiyse yerine getir," dedi. Hz. İbrahim:

- Bu işte senin de yardım etmen gerekecek," dedi. Hz. İsmail bu habere sevindi:

- Babacığım, ben sana her cihetle yardım ederim. Bu kudsî hizmette benim de yardımım olursa, benim için şereftir," dedi. Bunun üzerine Hz. İbrahim oğluna, yapacakları işin ne olduğunu açıkladı:

- Oğlum İsmail! , şurada bir beyt, bir mâbed yapmamızı emretti." Hz. İbrahim bunu derken, şimdi Kâbe'nin bulunduğu yeri işâret ediyordu. Hz. İbrahim ile İsmail, işâret edilen yerde, Kâbe'nin inşâsına başladılar. Hz. İsmail taş getiriyor, İbrahim de duvarı örüyordu. İnşaat iyice yükselip Hz. İbrahim'in boyu duvara taş yerleştirmeye kâfi gelmemeye başlayınca, bu duruma baba-oğul birlikte bir çare düşündüler. Hz. İsmail, merdiven vazifesi görmek üzere yüksekçe ve uzunca bir taş bulup getirdi. Hz. İbrahim, bu taşın üzerine çıkarak çalışmaya devam etti. Hz. İbrahim'in üzerinde durup inşaata devam ettiği bu taşa, Makam-ı İbrahim denir. Üzerinde Hz. İbrahim'in ayağının izleri bulunmaktadır. Bugün Makam-ı İbrahim, hacılar için hem ziyaretgâh, hem de namazgâh durumundadır. Biz Müslümanlara göre, yeryüzünde Kâbe'den daha şerefli bir bina yoktur. Onun inşâsını emreden âlemlerin Rabbi olan 'tır. Emri Hz. Cebrâil tebliğ etmiş ve Hz. İbrahim'e plânını da öğretmiştir. Binayı da baba-oğul, iki büyük peygamber birlikte yapmışlardır.

* Kâbe'nin duvarı her taraftan örülüp, sıra, bugün Hacerü'l-Esved'in bulunduğu köşenin yapımına gelmişti. Hz. İbrahim, oğlundan, insanların Kâbe'yi tavâfa başlama noktası olmak üzere bir taş bulup getirmesini istedi. Hz. İsmail, babasının bu isteğini yerine getirmek üzere dağa taş aramağa gitti. İşte bu esnada Hz. Cebrâil, Hz. İbrahim'e Cennet'ten bir taş getirdi ve Kâbe'nin köşesine o taşın yerleştirilmesini istedi.

Rivâyete göre, bu taş Cennet yâkutlarından bir yâkut idi. Göreni hayran edecek kadar parlak bir taş idi. Kendisiyle her hastalık ve musibetten şifâ istenebiliyordu. Fakat sonradan insanların onu günahlı elleriyle pisletip kirletmeleri yüzünden, taşın parlaklığı gitti, karardı. Şifâsı da kayboldu. , onun zinetini ve güzelliğini günahkâr insanlardan gizlemişti. Taşın siyaha yakın bir renk almasından sonra, ona "Hacerü'l-Esved", yani "Siyah Taş" denilmeye başlandı. Hacerü'l-Esved'in Kâbe duvarına yerleştirilmesiyle Kâbe'nin inşaatı tamamlanmış oluyordu. Hz. İbrahim'le İsmail, bundan sonra şu şekilde duaya başladılar:

"Ey Rabbimiz! Bizim bu hizmetimizi kabûl eyle. Bizi sana teslim olan gerçek iki Müslüman kıl. Bizim neslimizden de sana itaatkâr ve Müslüman bir ümmet yarat. Ve o ümmet içinde öyle bir Resûl gönder ki insanlara senin âyetlerini okusun; azâmet, kudret ve vahdâniyet delillerini bildirsin. Onların nefislerini, akıllarını, kalblerini kötü ahlâklardan, bâtıl fikir ve inançlardan temizleyip pâklasın." Hz. İbrahim'le Hz. İsmail'in Cenâb-ı Hak'tan göndermesini istedikleri peygamberin, Son Peygamber Hz. Muhammed (A.S.M.) olduğu açıktır. Çünkü Hz. İsmail'in nesli içinde bu özellikleri üzerinde taşıyan başka hiç bir zât gelmemiştir. Bunu sevgili Peygamberimiz, şu şekilde belirtmişlerdir:

"Ben, babam İbrahim'in duası, kardeşim İsa'nın müjdesi ve annemin de rü'yasıyım..." Kâbe'nin inşaatının bitmesinden sonra, Cenab-ı Hak insanlara haccı emretti. Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim'e çıkarak haccın farz kılındığını ilân etmeye başladı. Bu ilânatı duyan insanlar, akın akın Kâbe'ye gelmeye başladı. Hz. İbrahim onlara haccın nasıl yapılacağını öğretti. Sonra onların başında olarak hep birlikte haccettiler..."

Gönderen: 21.01.2007 - 19:13
Bu Mesaji Bildir   ~aY~ üyenin diger mesajlarini ara ~aY~ üyenin Profiline bak ~aY~ üyeye özel mesaj gönder ~aY~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~aY~ su an offline ~aY~  
1466 Mesaj -
~aY~ üyenin alternatif Ego
'ın AdaLeti {İbretlik Bir Hikaye}

--------------------------------------------------------------------------------

Bir Gün ;
Hz Musa İbadetini Bitirdikten Sonra Bir Ağacın Altına Oturur.
Hemen Yakınındaki Çeşmeyi Seyrederken , Atlı Bir Savaşçının Çeşmeye Geldiğini Görür.
Savaşçı Su İçmek İçin Eğildiğinde Boynundaki Altın Kesesini Islanmasın Diye Çıkarır Çeşme Başına Bırakır.
Suyunu İçtikten Sonra Altın Kesesini Unutur Ve Yoluna Devam Eder.
Hemen Arkasından Hoplaya Zıplaya Bir Çocuk Gelir.
Tam Su İçecekken Altın Kesesin Farkeder Ve Hiç Düşünmeden Alır ve Uzaklaşır.

Çocuğun Arkasından Çok Yaşlı Bir İhtiyar inleyerek Su İçmeye Gelir.
Bu Arada Altın Kesesini Su Başında Unutan Savaşçı Keseyi Almak İçin Çeşmeye Doğru Yaklaşır.
Fakat Çeşme Başında Hiç Bir Şey Bulamaz...
Hemen Yanındaki Yaşlı Adamın Boğazına Sarılır Ve Altın Kesesini Vermesini İster.
İhtiyar Ne Kadar "Ben Almadım" Dese de Savaşçıyı İkna Edemez.
İyice Sinirlenen Savaşçı Kılıcını Çeker Ve Yaşlı Adamı Oracıkta Öldürür.
Olan Biteni Gören Musa ''Ey Rabbim Bu Nasıl Bir Adalettir'' der..
"Ben Hiç Bir Şey Bilmiyorum.. Senin İşine sual olmaz ama ben anlamadım" Der.
Bu isyana benzer açıklıktaki sözlere karşılık Rab şöyle seslenir :
''Ey Musa ;
Ben Sana Benim İşlerimi Anlayacak Kadar Akıl Vermedim ki , sen Benim hakkımda yorum Yapıyorsun?
Ama Kalbinin Yatışması İçin gerçek Şudur :
Savaşçı O Küçük Çocuğun Babasının Malını Yağmalamıştı.
Ölen İhtiyar İse Gençliğinde Çok Güçlü Bir Adamdı
Ama Bir Hiç Uğruna Bir Köylüyü Öldürmüştü.
O İhtiyarı Öldüren Savaşçı İşte O Köylünün Oğludur..
Ey Benim Gafil Kulum Şimdi Tövbe Et
Çünkü Benim Adaletim İşte Bu Kadar Açıktır."

Gönderen: 21.01.2007 - 19:14
Bu Mesaji Bildir   ~aY~ üyenin diger mesajlarini ara ~aY~ üyenin Profiline bak ~aY~ üyeye özel mesaj gönder ~aY~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~aY~ su an offline ~aY~  
1466 Mesaj -
~aY~ üyenin alternatif Ego

Resuli-Ekrem (.s.a.a)'in esi Ayse, Resul-i Ekrem (s.a.a)'in huzurunda oturmustu ki, Yahudi bir adam içeri girdi. Girdigi anda Selam un aleykum yerine
- Essamu aleykum' yani 'ölüm üzerinize olsun'dedi. Uzun sürmedi, baska biri daha geldi. O da selam yerine
- Ölüm üzerinize olsun' dedi. Bunun tesadüf olmadigi malumdu. Resul-i Ekrem (s.a.a)'i dille incitmek için yapilan bir plandi. Ayse çok öfkelendi, ve
- Ölüm sizin üzerinize olsun...' diye bagirdi.
Resul-i Ekrem (s.a.a) buyurdu:
- Ey Ayse küfür etme, küfür sekillenirse en kötü ve çirkin bir biçimde mücessem olur. Yumusaklik ve sabirli olmak, her neyin üzerine konursa, onu güzellestirir, süsler ve her seyin üzerinden kaldirilirsa güzelligini azaltir. Niçin sinirlenip öfkelendin?
Ayse:
- Görmüyor musun ya Resulullah'in, bunlar küstahlik ederek, utanmadan selam yerine ne diyorlar?
- Evet, görüyorum onun için bende, 'Aleykum' yani 'sizin üzerinize olsun' diye cevap verdim, bu kadari kafiydi.'



Mesaj 2 kez düzenlendi. En son ~aY~ tarafından, 21.01.2007 - 19:18 tarihinde.
Gönderen: 21.01.2007 - 19:15
Bu Mesaji Bildir   ~aY~ üyenin diger mesajlarini ara ~aY~ üyenin Profiline bak ~aY~ üyeye özel mesaj gönder ~aY~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
cennet gülü su an offline cennet gülü  
1247 Mesaj -
cennet gülü üyenin alternatif Ego
Paylaşımın için tşk. ~aY~~
Gönderen: 21.01.2007 - 19:18
Bu Mesaji Bildir   cennet gülü üyenin diger mesajlarini ara cennet gülü üyenin Profiline bak cennet gülü üyeye özel mesaj gönder cennet gülü üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~aY~ su an offline ~aY~  
1466 Mesaj -
~aY~ üyenin alternatif Ego
AllÂh'i Bİlmeye YÜz Delİl...

Fahreddîn-i Râzî Herat ve civarında bozuk inançları yaymakla meşgul olanlarla mücâdele ediyor, Müslümanlar'ı bunların tehlikelerine karşı korumaya çalışıyordu. Üç yüz kadar atlı talebe ve âlim ile Herat'a geldiğinde; hem devlet, hem din büyükleri akın akın ziyaretine gelmiş, alâka göstermişlerdi. Ama birileri vardı ki; ne geliyor, ne de gelme arzusu ızhâr ediyordu. Acaba Fahreddîn-i Râzî hazretlerinin muhâliflerinden miydi?

Halktan bir zengin, bir gün Fahreddîn-i Râzî hazretlerini bahçesinde yemeğe dâvet etti. Maksadı; ziyaretine gelmeyen zâtı da orada bulundurup, görüşmelerini ve bir yanlış anlamanın meydana gelmemesini temin etmekti.

Fahreddîn-i Râzî hazretleri, yemekte karşılaştığı ziyaretine gelmeyen zâta,

- Niçin bizi ziyârete gelmediniz? diye sordu. Şöyle cevap verdi o zât:

- Ben fakirin biriyim. Ne ziyâretinize gelişim size bir şeref kazandırır, ne de gelmeyişim size bir şey kaybettirir. Siz mühim kimselerle meşgul olun.

Bu cevap Fahreddîn-i Râzî hazretlerini düşündürdü. Bu defa büsbütün meraklanarak ısrarla suallerini peşi peşine sıraladı:

- Bu, sıradan birinin sözüne benzemiyor. Kalbi-gönlü uyanık birinin cevabıdır bu. Şimdi daha çok meraklandım. Söyleyin lütfen niçin gelmiyorsunuz? Bize vermek istediğiniz bir mesajınız olmalı.

- Sen, 'Müslümanlar'ın benim ziyâretime gelmeleri vâciptir' diyormuşsun. Neden senin ziyâretine gelmek vâcip olsun?

- Ben ilim ehli biriyim. Benim ziyâretime gelenler aslında benim değil, ilmin ziyâretine gelmiş olurlar. Mücâdelemde bana yardımcı olmuş, beni desteklemiş sayılırlar.

- Öyle ise anlat bakalım... İlmin hedefi Allâh'ı bilmek olduğuna göre, nasıl biliyorsun Hazret-i Mevlâ'yı?

- Yüz delil ve burhan ile biliyorum Teâlâ'yı...

- Peki öyleyse, söyler misin; burhan ve delil, şüpheleri gidermek için değil midir? Demek sende bu kadar şüphe varmış ki her birine delil aramış; ancak bu delillerle şüpheni gidermişsin. Halbuki ü zû'l-Celâl bana, öyle bir îman verdi ki; şüphenin zerresi bile kalbimde yoktur. Olmayan şeyi gidermek için ne diye delil ve burhan arayayım?

Bu cevaptan sonra bir suskunluk başlar. Neden sonra yerinden kalkan büyük müfessir Fahreddîn-i Râzî hazretleri,

- Uzat elini de öpeyim. Sen sıradan biri değil, bir îman ve ihlâs numûnesi mâneviyât sultânısın. Kim isen söyle de beni daha fazla merakta bırakma.

Fahreddîn-i Râzî hazretlerinin kulağına eğilen birinin, fısıltı hâlinde söyledikleri şundan ibârettir:


- Konuştuğun zât, Necmüddîn-i Kübrâ hazretleridir.

Fahreddîn-i Râzî hazretleri hemen diz çöküp rica eder:

- Lütfen beni de kabul buyurun tâlipleriniz arasına da, ben de iştirak edeyim sohbetlerinize...

* * *

İşte zâhirî ilimle bâtınî ilmin farkı... İşte zâhirî ilim ehli ile, zû'l-cenâhayn olan mâneviyat erbâbının seviye ve dereceleri... Keza, aralarındaki diyaloğun güzelliği ve hakkı teslim ile neticelenişi... Ve, biribirlerine karşı olan nezâket ve saygıları...

Zamanımız 'tartışmacıları'na örnek olması dileğiyle...

Gönderen: 21.01.2007 - 19:19
Bu Mesaji Bildir   ~aY~ üyenin diger mesajlarini ara ~aY~ üyenin Profiline bak ~aY~ üyeye özel mesaj gönder ~aY~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~aY~ su an offline ~aY~  
1466 Mesaj -
~aY~ üyenin alternatif Ego
ALLAHÜ TEÂLÂYI BİLİR MİSİN?

Abdullah bin Mübarek, bir gün yolda gidiyordu. Önünde birkaç koyunla bir çoban çocuk gördü. Ona acıdı ve; "Zavallı, çocuklukta çobanlık yaparsa, büyüdükte ü teâlânın ibâdet ve mârifetine nasıl erişir?" dedi. Sonra kendi kendine; "Gideyim, ona ü teâlâyı tanımakta bir mesele öğreteyim." deyip, çocuğun yanına geldi ve:

-Evlâdım, ü teâlâyı bilir misin? buyurdu.

Çocuk:

-Kul nasıl sâhibini bilmez?" dedi.

-ü teâlâ'yı ne ile biliyorsun?

-Bu koyunlarımla.

-Bu koyunlarla, O'nu nasıl bilirsin?

-Bu birkaç koyun çobansız işe yaramaz. Bunlara su ve ot verecek, kurttan ve diğer tehlikelerden koruyucu birisi lâzımdır. Bundan anladım ki, kâinat, insanlar, cinler, hayvanlar ve canavarlar ve bu kanatlı kuşlar bir koruyucuya muhtaçtır. Bu binlerce çeşit mahlûkatı korumaya kâdir olan, ü teâlâdan başkası değildir. İşte bu koyunlarla ü teâlâyı, böylece bildim

-ü teâlâyı nasıl bilirsin?

-Hiç bir şeye benzetmeden bilirim.

-Böyle olduğunu nasıl bildin?

-Yine bu koyunlardan.

-Nasıl?

-Ben çobanım. Onların koruyucusuyum. Onlar benim korumam ve tasarrufumdadırlar. Onlara dikkatle bakıyorum. Ne onlar bana benzerler, ne de ben onlara benzerim. Buradan, bir çoban koyunlarına benzemezse, ü teâlânın elbette kullarına benzemiyeceğini anladım. Abdullah bin Mübârek:

-İyi söyledin. İlimden bir şey öğrendin mi? buyurdu.

Çocuk:

-Ben bu sahrâlarda, nasıl ilim tahsîl edebilirim, dedi.

-Peki başka ne öğrenmişsin?

-Üç ilim öğrendim. Gönül ilmi, dil ilmi ve beden ilmi.

-Bunlar nelerdir, ben bunları bilmiyorum.

-Gönül ilmi şudur ki, bana kalb verdi ve kendi mârifet ve muhabbeti yeri eyledi ki, bu kalb ile O'nu bileyim. O'nun sevdiklerine gönülde yer vereyim, sevmediklerine yer vermiyeyim ve böylelerinden uzak olayım. Dil ilmi şudur ki, bana dil verdi ve dili zikretmek, O'nun ismini söylemek yeri eyledi. Bununla O'nu hatırlatanları dile getirmeği, O'ndan bahsetmiyen sözden onu korumayı, böyle sözden uzak olmayı îmâ etti. Beden ilmi şudur ki, bana beden vermiştir ve onu kendine hizmet yeri eylemiştir. Böylece O'na hizmet olan her şeyi yaparım, hizmet olmayan şeyi ise bedenimden uzaklaştırırım.

Abdullah bin Mübârek, bunun üzerine:

-Ey çocuğum! Evvelki ve sonraki ilimler, senin bana bu öğrettiklerindir! dedikten sonra: Ey oğul, bana nasîhat ver, buyurdu.

-Ey efendi! Âlim olduğun yüzünden belli oluyor. Eğer ilmi rızâsı için öğrendiysen, insanlardan istemeyi, beklemeyi kes. Yok, dünyâ için öğrenmişsen, Cennet'e kavuşamazsın, dedi.

Gönderen: 21.01.2007 - 19:20
Bu Mesaji Bildir   ~aY~ üyenin diger mesajlarini ara ~aY~ üyenin Profiline bak ~aY~ üyeye özel mesaj gönder ~aY~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~aY~ su an offline ~aY~  
1466 Mesaj -
~aY~ üyenin alternatif Ego
Rica ederim cennetgülü..
Gönderen: 21.01.2007 - 19:21
Bu Mesaji Bildir   ~aY~ üyenin diger mesajlarini ara ~aY~ üyenin Profiline bak ~aY~ üyeye özel mesaj gönder ~aY~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
cennet gülü su an offline cennet gülü  
1247 Mesaj -
cennet gülü üyenin alternatif Ego
Cnm. hepsini okumaya vaktim olmadı ama biraz göz gezdirdim.Yine de tşk.
Gönderen: 21.01.2007 - 19:22
Bu Mesaji Bildir   cennet gülü üyenin diger mesajlarini ara cennet gülü üyenin Profiline bak cennet gülü üyeye özel mesaj gönder cennet gülü üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
azra su an offline azra  
RE:
907 Mesaj -
azra üyenin alternatif Ego
Alıntı
Orijinali cennet gülü

Paylaşımın için tşk. ~aY~~


Gönderen: 21.01.2007 - 19:44
Bu Mesaji Bildir   azra üyenin diger mesajlarini ara azra üyenin Profiline bak azra üyeye özel mesaj gönder azra üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
meleksima su an offline meleksima  
236 Mesaj -
meleksima üyenin alternatif Ego
paylaştıgın için teşekkürrrrrrr


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son meleksima tarafından, 21.01.2007 - 19:55 tarihinde.
Gönderen: 21.01.2007 - 19:54
Bu Mesaji Bildir   meleksima üyenin diger mesajlarini ara meleksima üyenin Profiline bak meleksima üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Güverc!n su an offline Güverc!n  
RE:
Moderator
1910 Mesaj -
Güverc!n üyenin alternatif Ego
Alıntı
Orijinali cennet gülü

Cnm. hepsini okumaya vaktim olmadı ama biraz göz gezdirdim.Yine de tşk.


Gönderen: 22.01.2007 - 07:40
Bu Mesaji Bildir   Güverc!n üyenin diger mesajlarini ara Güverc!n üyenin Profiline bak Güverc!n üyeye özel mesaj gönder Güverc!n üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
 Deniz Yildizi su an offline Deniz Yildizi  
Konu icon   
1107 Mesaj -
 Deniz Yildizi üyenin alternatif Ego
hikayeler çok güzelmiş ay.

hatta bazılarını ben din kültürü performans ödevim için kullanmıştım
Gönderen: 22.01.2007 - 15:03
Bu Mesaji Bildir    Deniz Yildizi üyenin diger mesajlarini ara  Deniz Yildizi üyenin Profiline bak  Deniz Yildizi üyeye özel mesaj gönder  Deniz Yildizi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
--_--Akrep--_-- su an offline --_--Akrep--_--  
1938 Mesaj -
--_--Akrep--_-- üyenin alternatif Ego
güzel olmiş
Gönderen: 23.01.2007 - 20:24
Bu Mesaji Bildir   --_--Akrep--_-- üyenin diger mesajlarini ara --_--Akrep--_-- üyenin Profiline bak --_--Akrep--_-- üyeye özel mesaj gönder --_--Akrep--_-- üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
~Nisan Yaðmuru~ su an offline ~Nisan Yaðmuru~  
4929 Mesaj -
~Nisan Yaðmuru~ üyenin alternatif Ego
Ellerine sağlık cnm çook güzel bir konu
Gönderen: 23.01.2007 - 21:49
Bu Mesaji Bildir   ~Nisan Yaðmuru~ üyenin diger mesajlarini ara ~Nisan Yaðmuru~ üyenin Profiline bak ~Nisan Yaðmuru~ üyeye özel mesaj gönder ~Nisan Yaðmuru~ üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
--_--Akrep--_-- su an offline --_--Akrep--_--  
1938 Mesaj -
--_--Akrep--_-- üyenin alternatif Ego
çok uzun ve çok güzelverwirrt
Gönderen: 23.01.2007 - 22:02
Bu Mesaji Bildir   --_--Akrep--_-- üyenin diger mesajlarini ara --_--Akrep--_-- üyenin Profiline bak --_--Akrep--_-- üyeye özel mesaj gönder --_--Akrep--_-- üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfalar (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 309 Misafir online. En son üyemiz: yaz gülü
1319 üye ile 31.07.2025 - 03:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0
Copyright © 2002-2004 ((( RAVDA.net )))  *  E-Posta: info@ravda.net   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
© 2002-2004 by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.76057 saniyede açıldı